SAPIKLIĞIN İTİRAFI

                                               
Yandaş televizyonun birinde kendisini tarihçi sanan, ne yazık ki sözlerinden porno uzmanı oldukları anlaşılan üç kişi Atatürk’e kara çalmaya çalıştılar. Beyinleri, bacak arasında olan bu kişilere kızamadım bile… Üzüldüm zavallı, sefil durumlarına…
Neden mi?
İnsanoğlu aynadır da ondan… Kişi aynaya bakar, kendini görür. Kendi kafasından geçip de uygulama fırsatı bulamadığı sapık düşünceleri, karşısındaki kişiler yapıyormuş gibi anlatır. Psikolojide bunun adına yansıtma denir.
Derin tarih anlattıklarını sanan bu üç kişiye üzülmemin nedeni şu… Bu zavallılar hasta… Hem de tedavileri çok zor hastalar… Bu nedenle onları hemen en yakın hastaneye sevk etmeli. Akıl sağlıkları iyice incelenmeli… Bu tarz kişilerin toplum içinde ellerini kollarını sallayarak gezmelerinde sakınca var. Aileleri varsa, aile bireylerine de zarar verirler.
Nasıl mı?
Aynı evde kalan baba ile evlat ya da evlatlık arasında cinselliğin olabileceği düşüncesindeler. Bu nedenle onların her hangi bir kız çocuğuyla aynı evde kalmaları sakıncalı. Kadınlarla bir arada olmaları sakıncalı. Çünkü kadının yaşı, kimliği ne olursa olsun onunla cinsel ilişki düşünür böyleleri. İşin ilginç yanı da herkesi kendileri gibi sanmaları…
Atatürk’e dil uzatmanın İngiliz emperyalizminin yanında yer almak olduğunu bile bilmeyecek kadar cahil ötesiler…
Atatürk’e karşı olmanın 9 Eylül 1922’de, İzmir Körfezi’ne dökülen Yunanlılarla aynı safta yer almak olduğunu bile kavramayacak kadar beyin fukarasılar…
Atatürk’e hakaret etmenin Türk Milleti’ne hakaret etmek olduğunu bilemeyecek kadar kendilerine kaybetmişler…
Tarihsel konuları anlamak için belgenin zorunlu bir gereç olduğunu bilmeyecek kadar yalancılar…
Kendi uydurdukları yalanlara, kendileri inanacak kadar zekâ yoksunular…
Sözün kısası…
Böylesi olanlara terbiyesiz bile diyemiyorum. Çünkü terbiyesizliği de insanlar yapar. Böyleleri insansı yaratıklar… Acımayalım da ne yapalım böylelerine?
Allah, akıl versin, diyeceğim; ama nafile…
                                                           Adil Hacıömeroğlu
                                                           10 Mayıs 2017


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder