GAZDANADAM FESTİVALİ


            7 Temmuz Pazar. Sabahleyin erkenden uyandım. İçim içime sığmıyor. Kadıköy’deki Gazdanadam Festivali’ne gideceğim. Ama çok erken, zaman geçmek bilmiyor. Ne yapsam heyecanım dinmiyor. Günlerdir Gezi parkında direndiğimiz, birlikte biber gazı yediğimiz dostlarla buluşacağız. Hem de biber gazı yemeden.
Buluşma saati yaklaşınca yola çıkıyorum. Herkes Kadıköy’e akıyor. Bayraklar dalgalanmakta yurttaşların ellerinde. Her yaştan insan sokaklarda, ama gençler çoğunlukta.
Festival alanına ulaştığımda mahşeri bir kalabalık vardı. Bebekleriyle gelen anneleri görünce duygulanıyorum. Herkes saygıyla yol açıyor bu özverili annelere.
Alanda en dikkat çekici olan TOMA maketi. Uzaktan bakan gerçek sanır. İçinde gençler var ellerinde bayraklarla. Üstünde bir su düzeneğinden su fışkırtılıyor kalabalığa. Su fışkırtıldıkça insanlar coşuyor. Küçük çapta su savaşı başlıyor. Herkes mutlu. Saatlerce ayakta beklenilerek şarkılara eşlik edildi. Kimsede yorgunluk belirtisi yoktu.
Altıyol’dan başlayan bir kalabalık vardı. Binaların balkonları, terasları insanlarla doluydu. Festival alanına bakan binalarda büyük boy Türk bayrağı ile Atatürk posteri ayrı bir güzellikteydi.
Düzenleme, olağanüstüydü. Sıcaktan rahatsızlanan, fenalaşan birinin yanına anında doktorlar geliyor, kişi tedavi ediliyor.
Kaybolan cüzdanlar, eşyalar sahnedeki gençlere teslim edildikten sonra duyuruyla sahiplerine ulaştırılıyordu. Bir milyona yakın insanın toplandığı bir yerde bir tane hırsızlık, yankesicilik olayının yaşanmaması önemlidir. Kadınlara sarkıntılık, tacizin olmaması Kadıköy’de toplanan kitlenin ahlaki niteliklerini anlamak bakımından ilgi çekici.
Hiçbir partinin bayrağı, amblemi yoktu. Tek tük olanlar ilgi çekmiyordu. Sloganlar düzenli söylenmekte. Pankartlarda bağımsızlık içerikli söylemler ilgi çekiciydi. Kalabalık mücadelede kararlılığı vurgulayan haykırışı heyecan vericiydi.
RTE, Atatürk posterli Türk bayraklarını her fırsatta eleştiriyor. Eleştirdikçe de halk bu bayrakları ellerinde daha çok taşıyıp evlerine daha çok asıyor. Festival alanı Türk bayrakları ve Atatürk posterlerinden görünmüyordu bile.
Birçok siyasetçinin anlamakta güçlük çektiği ve burun kıvırdığı bu gençlik çok yaratıcı ve üretken. Her şey çok özgün. Anlık bir siyasal gelişmeye karşı anında karşılık üretilmekte. Zaten AKP yöneticilerinin afallamasının nedeni de bu. Durağan zekâlar, yaratıcık karşısında şaşırıp saldırganlık göstermekte. Geleneksel ölçülere hapsedilmiş düşünceler, özgür kafaların karşısında ne yapacağını şaşırmakta.
“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!” çığlığı, hükümet gitmeden bu işin bitmeyeceğini göstermekte. Sık sık yapılan “Tam bağımsız Türkiye!” vurgusu, alanın antiemperyalist kimliğini ortaya çıkarmakta.
Saatlerce ayakta duruldu. Konuşmaları coşkuyla dinledi herkes. Gecenin yarısı oldu, buna karşın kimse ayrılmak istemiyordu alandan. Biber gazı kardeşliği geniş bir aile yaratmıştı. Yardımlaşma üst düzeydeydi.
Gecenin ileri bir vaktinde gönülsüzce ayrıldım alandan. Yürüdükçe müziğin sesi zor işitilir oldu. Kulaklarımda kalabalığın yurtsever haykırışları. İçimden: “ RTE, gençliğinde böyle bir festivale katılsaydı, diktatör ruhlu olur muydu acaba?” diye geçirdim. Epeyce yürümüşüm. Saate baktım, çok geç olmuştu. Eve gitmek için rastladığım ilk dolmuşa bindim.
Mutlu bir günün verdiği iç rahatlığıyla yatağıma uzandığımda binlerce ışıldayan göz önümde gülümsemekteydi. Ben de onlara gülümseyip el salladım. Geleceğin aydınlık Türkiye’sinin mimarları olacaktı o güzel gözler…
                                               Adil HACIÖMEROĞLU
                                               8 TEMMUZ 2013
Not: 15 Temmuz 2013 tarihli Ulus Gazetesinde yayımlanmıştır.

Yazılarımın tümünü, http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder